Dursun Özbek’ten Ali Koç’a istifa çağrısı: Derhal istifa etmeli

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, DHA’ya gündeme dair açıklamalar yaptı.

ALİ KOÇ’A İSTİFA ÇAĞRISI

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un kulüp başkanlarına yaptığı bir konuşmaya değinen Dursun Özbek Ali Koç’a istifa çağrısında bulunurken şu ifadeleri kullandı;

“Fenerbahçe başkanı olan kişinin ifadelerine dikkat ettiğinizde hep bir mağduriyet çıkarma, hep bir ağlama hali var. Ağzımızdan çıkan laflara dikkat etmemiz gerekiyor. Bir kulübün başkanı, federasyonla kavga ediyor, MHK ile kavgalı, Tahkim ile kavgalı. Bütün takımlarla kavgalı. Bütün takımlarla kavgalı cümlemi de şöyle ifade etmek istiyorum.

Kulüpler Birliği Vakfı’nın sezon açılışında o kişinin şöyle bir ifadesi oldu; Bu sene şampiyon olmak için, fıtratımda olan ve olmayan, elimden gelen ve gelmeyen her şeyi yapacağım dedi. Orada 20 tane ayrı takım vardı. Hepsi de Türk futbolu için önemli. 20 takımın da gönlünde şampiyonluk yatar. Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı olarak bunları diğer 19 takıma söylüyorsun. Böyle bir laf edilir mi? Sen eğer bu ifadenin arkasında duruyorsan, Kulüpler Birliği Vakfı Başkanlığı görevini bırak, diye çağrıda bulundum. Bugün de bunu tekrarlıyorum. Derhal istifa etmeli. Ondan sonra Fenerbahçe Kulübü başkanı olarak istediklerini söyleyebilirsin”

Dursun Özbek’in açıklamalarından önemli satır başları şu şekilde;

– Galatasaray’da şöyle bir usul yok. Ben Galatasaray’a başkan olmak istiyorum gibi bir söylemle ortaya çıkılmaz. Bütün Galatasaray üyelerinin çıkmaması lazım. Camia zaten birbirini tanıyan bir camia. Camia üyelerinin kapasitesini, yapabilecekleri şeyleri çok iyi tahlil eden bir genel kurulumuz var. Dolayısıyla Galatasaray’a hizmete sıra geldiği zaman zaten camia size bu çağrıyı yapar. Hiçbir kulüp üyesi de camianın, genel kurulun yaptığı bu çağrıyı cevapsız bırakmaz. Galatasaray’da görev verilir. Elbette Galatasaray’ın ihtiyacı olunan her yerde ben ve arkadaşlarım varız. Biz şu anda Mayıs ayındaki seçimden ziyade söz verdiğimiz işlerin bitirilmesine konsantreyiz. Seçime daha aşağı yukarı 4 ay var. Bu süreyi, hizmet maksadıyla değerlendirmek istiyoruz. Şu anda bir seçim çalışması içinde değiliz. Onu vakti zamanı geldiği zaman oturur, düşünürüz. Camiamızın talepleri, görüşü doğrultusunda hareket ederiz.

– Florya Projesi için görüşmelerimiz devam ediyor. Kısa sürede açıklayacağız. Florya Projesi’nin başlaması, Kemerburgaz Projesi’nin bitmesiyle olacak. Kemerburgaz’da biz divan toplantısı yaptık. Orada da görüldü, kabası bitmişti. Şimdi duvarları örülüyor. Kısa süre içinde cephe kapamasına başlayacağız. Bu arada sahalarımızın imalatı da başladı. Burada Galatasaraylı Yönetici ve İş İnsanları Derneği’ne (GSYİAD) teşekkür borçluyum. Onlar sahaların yapılmasını üstlendi. Saha çalışmalarını, ihale süreçlerini tamamladılar diye biliyorum. Orada çalışma da başladı. Dolayısıyla Mayıs ayında seçimlere gitmeden oradaki yerleşkemizi Galatasaray camiasına bitirmiş olarak teslim etmek istiyoruz. Bu süreçle beraber Florya’daki projemiz de başlayacak.

– Benim ve arkadaşlarımın ortak bir hayali var. Sürdürülebilir bir başarı sistemini Galatasaray’a getirmek istiyoruz. Sürdürülebilir başarının tek ve en önemli şartı finansal yapının düzgün olması. Sürdürülebilir yapıya hizmet edebilecek şekle gelmesi. Benim ve arkadaşlarımızın bütün derdi bu. Biz özellikle Mayıs’a kadar olan dönemde bunun temellerini atmak istiyoruz. Bu bir anda bitecek, sihirli değnekle dokunup düzelecek bir şey değil.

– Okan hoca ile geldiğimiz günden itibaren temas halindeydik. Futbolculuk döneminden beri çok beğendiğim, çok iyi bir Galatasaraylı. Galatasaray’dan yetişmiş bir hoca olması, bizim kendisiyle istişaremizi hedef birliğimizi kolaylaştıran bir husus. Dolayısıyla ben de kendisini çok başarılı buluyorum. Bu sene de özellikle verdiği hizmetin takdire şayan olduğunu düşünüyorum. İnşallah bu sene sonunda şampiyonlukla beraber 5’inci yıldızı takarız. İnşallah orada da Okan hoca ile beraber gideriz, beşinci yıldızı da beraber takarız. Bunun için çalışıyoruz. Transfer dönemi henüz bitmedi. Bu hafta da var. Bu manada çalışmalarımız sürüyor. Transferle ilgili arkadaşlar yoğun çaba sarf ediyor. Bu haftayı da bekleyelim, göreceğiz.

– Boey’un satışı gerçek bir transfer başarısı olarak herkesin kabul ettiği bir şey. İlmek ilmek hazırlanmış bir şey. Sadece biz ve yönetimimiz tarafından olay bir şey değil. Burak Elmas başkanımız döneminde transferi yapılmış, demek ki o zaman performans gelişmesi ön görülmüş. Fatih hoca emek sarf etmiş. Ondan sonraki dönem Okan hoca emek sarf etmiş Boey’un gelişmesi için. Dolayısıyla bütün faktörler bir araya geldiği zaman Boey, Galatasaray’ın yıldız futbolcusu olarak bu sezonun bitimine kadar bize hizmet etti. Bundan sonra Boey’un transferiyle ilgili çalışmalar da ayrı bir önem arz ediyor. Ben geçmişte emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Onların emekleri sayesinde Galatasaray başarılı bir transfer yaptı.

– Geçen sene Galatasaray’ın kasasına transferden giren bir şey var mıydı, Yoktu. En azından böyle bir 30 milyon Euro yoktu. Yaptığımız transferlerin hacmine bakarsanız bu dediğiniz rakamın fersah fersah üstünde. Galatasaray’a hizmet edecek, Galatasaray’ı başarıya taşıyacak oyuncuların transferini yaptık. Bir yıldız yağmuru geçen sezon başında geldi. Demek ki felsefemiz şu değil. Boey’dan 30 milyon geldi hadi transfer yapalım değil. Biz transferi Galatasaray’ın ihtiyacına göre şekillendiren bir yönetimiz. Dediğim gibi geçen sene böyle bir transfer yoktu. Ama yapılan transferlerin altına çizgiyi çekin, bakın, nasıl yapılmış. Boey’dan para geldi, transfer yapacağız diye bir şey yok.

– Hem taraftar hem de başkan olarak aynı şekilde bakıyorum. Muslera bizim kıymetlimiz. Benim daha önceki başkanlı döneminde de Selçuk’un sonrasında takım kaptanımızdı. Çok değerli bir futbolcu. Galatasaray’a uzun yıllardır hizmet ediyor. Bu sorunun bir ayrılık rüzgarı gibi sorulmuş olması da beni rahatsız ediyor. Camialar ihtiyaçları çerçevesinde oyuncularını, bu kadar değerli oyuncusunu illa ki onun da arzusu çerçevesinde gerek sahada gerek yönetimde gerek idari kadroda değerlendirmek ister. Onun için böyle bir ayrılık rüzgarı gibi sorulması hoş değil. Bu benim tek başıma alabileceğim bir karar değil. Futbolu yöneten bir yönetim kurulu var. Muslera’nın isteği var. Şu anda bir tek şeye kitlenmiş vaziyetteyiz. O da bu sezon şampiyon olmak. Bu tartışmaların gündeme gelmesi, şampiyonluk yolundaki yürüyüşümüzü zayıflatır. Onun için biz ne seçim konuşuyoruz şu anda ne transfer. Transfer sezonunda yeni oyuncu almanın peşindeyiz. Ama takım içindeki yürüyüşü etkileyecek hiçbir konunun gündemimize girmesine izin vermiyoruz.

– Galatasaray Kulübü Başkanı eğer başarısızsa bunu daha önce de yaşadım. İstifa çağrısında bulunulabilir. Bunu yadırgamıyorum. Neticede biz emanet bir görevdeyiz. Burası genel kurulun yönetmemiz için bize emanet ettiği bir yer. Elbette yanlış bir şey yaptığımızda da veya yönetemiyorsak bu çağrılar normaldir. Ama bunun yaptığınız işlerin memnuniyetsizliğinden daha ziyade bir anlık yanlış dezenformasyon sonucunda çıkmış bir şey olduğunu görüyorum. Onun için ifade ediyorum. ‘Bonservisli oyuncu getirmeyin’ böyle bir şey yok ama ara dönemde şu tercih edilir. Özellikle seçime giderken. Kiralık olması, kontratının da sezon sonu bitmesi tercih edilir. Bunu hiçbir zaman ‘Başkan bonservisle transfer yapmaktan kaçınıyor’ şeklinde yorumlamak mümkün değil.

ALİ KOÇ’UN SÖZLERİNE CEVAP

-Son divanı izlemedim ben fakat Fenerbahçe Kulübü Başkanı olacak zatın söyledikleri basına da yansıdı. Dolayısıyla tarafıma da geldi. Tabii hoş bir ifade tarzı değil. Bunu şöyle yorumluyorum ben. Fenerbahçe başkanı olacak kişi Vehbi Koç’un torunu. Bu kişi aynı zamanda iyi bir eğitim almış, Koç ailesinin bir mensubu. Türkiye için Koç ailesi önemli bir aile. Yurt dışında ve yurt içinde iyi bir eğitim görmüş, çok önemli eğitim almış. İyi bir iş hayatı var. Çok zengin bir aileye mensup. Peki böyle bir kişi niye Türk Futboluna bölünmeyi, kutuplaşmayı ve birbirine düşman olmayı getirmeye çalışır? Türkiye’nin yüzde 75’i Galatasaray ve Fenerbahçe’den oluşuyor. Futbolla ilgilensin, ilgilenmesin veya takip etsin, etmesin bu bir gerçek. Bizim ağzımızdan çıkan kelimeler bu insanlara ulaşıyor. Bu insanları etkiliyor. Bu insanların bizim ifadelerimizden beklentileri var. Peki niye böyle bir kutuplaşmayı, Galatasaraylı veya Fenerbahçeli diye bölünmeyi ve birbirine düşman olmayı teşvik edici söylemler niye yapılır?

Çok düşündüm. Bu manada daha önce de böyle düşünmüştüm. Bir ifadem de vardı ve onun çok gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Şimdi Türkiye bulunduğu coğrafi konum ve demografik yapısı itibariyle düşmanları tarafından bölünmeye Türk, Kürt diye PKK vasıtasıyla ayrılıkçı kalkışma var. Alevi ve Sünni diye zaman zaman bunu kaşıyan düşmanlarımız var. FETÖ’cü olan veya olmayan diye 15 Temmuz’da kalkışma yaşadık. Türkiye’nin başında böyle belalar varken bir kişi Galatasaray’ı ve Fenerbahçe’yi birbirine düşman ederek hatta sokaklara çağırarak, hatta ‘bunları gördüğünüz yerde tokatlayın’ ifadeleri gibi ya da ‘gördüğünüz yerde fotoğrafını çekin’ gibi ifadeler kullanarak niye yapar? O kişi aynı zamanda Türkiye’yi seven, Atatürkçü kimlikten ve etik değerleri yüksek olduğunu ifade ediyor. Peki kardeşim bu değerlere sahipsen niye böyle bir tavır içine giriyorsun. Başkanlığı kötüle, kulübü kötüle ve hiç ağza alınmayacak şekilde ifadeler kullan Galatasaray için. Benim aklıma iki şey geliyor. Birincisi Türkiye’yi çekemeyenlerin ve düşman olanların Türkiye’yi bölmek için çeşitli davranış biçimleri var. Acaba ben de diyorum böyle birisi bir proje mi? Türkiye’yi ne PKK bölebilmiş ne FETÖ bölebilmiş. Yani kimse bölememiş. Türkiye’yi bölmek için yeni bir proje mi deniliyor yani. Galatasaraylı, Fenerli sokağa çıksın bu çağrılar var. Bunu çok sakıncalı buluyorum. Çok sakıncalı bir davranış biçimi.

Dolayısıyla o kişiye (Ali Koç) şunu tavsiye ediyorum. Bundan vazgeç. Türkiye’nin huzura, birlik ve beraberliğe ihtiyacı var. Türkiye’nin bekasını tehlikeye atacak bu tartışmalar böyle başlar ve nerede duracağını bilemezsin. Onun için ben kendisine bu huzuru bozucu, Türkiye’nin birlik ve beraberliğine kasteden davranış biçimi içerisinde olmamasını tavsiye ediyorum. Biz Galatasaray ve Fenerbahçe olarak mücadelemizi, bilek güreşimizi sahalarda yapalım. Bu kulüpler onun için kurulmuş. Bu kulüplerin birinci görevi sahada bu futbol aktivitesini sevdirebilmek, insanları hafta sonlarında hoş bir vakit geçirmelerini sağlamak ve takımlarıyla mutluluklar yaşamak için yapılan bir aktivite. Bu manada böyle düşünürsek olayların bu maksatla yapıldığını kabul edersek o kişi bir proje olarak kulübün başına geldiğini düşünüyorum.

Peki diyelim ki öyle değil. Bu söylediklerim yanlış. Bu davranış biçimini değerlendirmek, bunların olmadığını ve daha önce söylediklerimin yok farz edildiği dönemde bu davranış biçimini nasıl değerlendiririz. O kişi iyi yetişmiş, zengin, iyi bir ailenin verdi, eğitimi çok üst düzeyde ve başarılı bir iş adamı. Bunların hepsini bir tarafa yazdığımız zaman bir tane eksik kalıyor. Çünkü bu patolojik bir olay haline geliyor. Demek ki bir parametre eksik. Burada sağlıklı olmayan bir durum hasıl oluyor. Onun için bu tavrın ve söylemlerin derinlemesine incelenmesi, bu manada o kişinin bazı desteklere ihtiyacı olabileceğini düşünüyorum. Bu tedavi edilmesi gereken bir husus. Dediğim bütün bu özellikleri bir araya getirdiğimiz zaman ülkenin birliği ve beraberliği için savaşmış, Atatürkçü, etik değerlere sahip Türkiye’yi düşünen bir kişinin bu manada Türkiye’yi bölmek için eğer bir proje değilsen o zaman kardeşim burada başka bir durum var. Patolojik bir durum olduğunu düşünüyorum. Bu şekilde incelenip bunun süratle tedavi edilmesinin gerektiğini düşünüyorum.

Güncelleme: 05 Şubat 2024 / 17:14

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir